Dr. Ersin Akarsu, sebepsiz yaşanan yorgunluk ve halsizliğin tiroid hastalığının habercisi olabileceğini belirterek, gebelik sürecindeki iyot tüketiminin bebek ve anne sağlığı için önemli olduğunu söyledi.
Çok farklı şekilde belirti gösterebilen tiroid hastalıklarının günümüzde görülme oranı arttı. Belirtilere rağmen uzman tedavisine başvurulmadığı takdirde kısa sürede ilerleyen tiroid hastalıkları insanların yaşam kalitesini ciddi derecede düşürüyor. Endokronoloji alanında Türkiye'de önde gelen doktorlardan olan Gaziantep Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı üyesi Prof. Dr. Ersin Akarsu, hastalıkla ilgili doğru bilinen yanlışlara dikkat çekti. Guatr, hiper ve hipotiroid gibi tiroid hastalıklarının bilinmeyenlerini aktaran Prof. Dr. Ersin Akarsu, hastalığın yaygın görülen belirtileriyle tedavi sürecini anlattı.
“Tiroid fonksiyonları düzenleyen önemli bir organ”
Tiroid hastalıkları ülkemizde yaygın görüldüğünü ifade eden Akarsu, hastanın hastalığı nasıl hissederek doktora başvurması gerektiğinin önemli olduğunu kaydetti. Tiroid bezinin vücuttaki birçok fonksiyonu düzenleyen önemli bir oran olduğunu paylaşan Akarsu, “Tiroid bezinin farklı farklı hastalıkları var. Guatr hastalığı var. Biz tiroidin büyümesine guatr diyoruz. Nodüllü ve nodülsüz olmak üzere ikiye ayrılıyor. Çok büyümüşse nefes darlığı, yutma güçlüğü, ses kısıklığı şikayetleri oluşabilir. Hastanın hikayesinde ve ailesinde buna dair bir önemli bulgu varsa bunu öğrenmek lazım. Guatrın yanı sıra tiroid bezinin fazla ve yetersiz çalışması hastalıkları var. Fazla çalışmasına hipertiroid, az çalışmasına ise hipotiroid deniliyor” ifadelerini kullandı.
Bu belirtiler tiroid hastalığının göstergesi
Hipertiroidin belirtilerinin çarpıntı, terleme, halsizlik ve çok fena güçsüzlük ile kolay sinirlenme olduğunu sözlerine ekleyen Akarsu, “Bu gibi şikayetlerle ortaya çıkar. Gözlerde büyüme oluşur. Fazla çalışma durumunda eller titreme yaşarlar. Bu hastalar yedikleri halde zayıflarlar. Tiroidin yetersiz çalışmasında ise yine halsizlik yaşarlar. Soğuğa tahammülsüzlük yaşarlar. Hasta da ciltte kuruma, kolay kilo alma, kabızlık yaşanır. Bu hastalık guatrla birlikte olabilir veya olmayabilir. Hastalık metobolizma da yavaşlamayla karakterize bir klinik seyir gösterir. Hastalar hastalığı böyle fark edebilirler” dedi.
“Gebelik ve emzirme döneminde iyot ihtiyacı artıyor”
Kadınların gebelik sürecinde iyot tüketimi ihtiyacının arttığının altını çizen Akarsu, gebelerde özellikle vurgulanması gereken durumlar olduğunu söyledi. Gebelerin yeterli düzeyde iyot almalarının çok önemli olduğunu dile getiren Akarsu, “Normal insanlarda günlük iyot ihtiyacı 150 mikrogram kadarken bu gebelerde 250 ile 300 mikro grama kadar çıkabiliyor. Bunu dışarıdan normal gıdalarla alamaz. Onun için dışarıdan iyot takviyesi yapılması gebelerde gebenin ve bebeğin gelişimi için son derece önemlidir. Tiroid hastalığı var ise de uygun şekilde tedavi edilmesi gerekiyor. Gebelik ve emzirme döneminde iyot ihtiyacı artıyor. Mutlaka dışarıdan iyot eksiğini tamamlamak gerekir. Bu ilaç değil bir eksiği yerine koymaktır. İhtiyaç artışını dışarıdan karşılamak durumundayız. Yoksa ihtiyacı karşılamamış oluruz” dedi.
İlaç, radyoaktif iyot ve cerrahi yöntem
Tiroid hastalıklarının tedavi yöntemlerine ilişkinde bilgi veren Akarsu, “Tiroidin fazla çalışması söz konusuysa ilaç tedavisi veriyoruz. Uzunca bir süre ilaç kullanıyorlar. Bir kısmı iyileşiyor bir kısmı iyileşmiyor. İlaçla yeterli iyileşme temin edemezsek eğer diğer tedavi yöntemleri uygulanır. İlaçlarla yeterli cevap alamazsak radyoaktif iyot tedavisi veya gereken bazı hastalarda cerrahi olarak tiroid bezinin çıkarılması yoluna gidilir. İlaç, radyoaktif iyot ve cerrahi tedavi yöntemlerini uygulayarak çok başarılı sonuçlar alabiliyoruz. Ülkemiz bu alanda çok ileri düzeyde beceriye sahip” diye konuştu.