العربية

Türkiye'de Nusayriler ile Alevileri aynı kategoriye koyma çabası!

Dinî ritüellerinde şarabın bir ibadet biçimi olarak içildiği ve Hristiyanlığa da benzeyen bir teslis inancı olan Nusayrilik ile Türkiye'deki Aleviler arasında bir bağ kurulmaya çalışılıyor. Peki işin aslı ne?

Türkiye'de Nusayriler ile Alevileri aynı kategoriye koyma çabası!
01-01-2025 16:28

Suriye'de 61 yıllık kanlı Esed rejiminin çökmesinin arından Suriye'deki Nusayriler ile Türkiye'deki Aleviler arasında bir bağ kurulmaya hatta "Alevi Araplar Türkiye'ye göç dalgası başlatacak şeklinde" algı operasyonları yapılıyor.

44 şehit iddiası da yalan çıktı! İşte Özdağ'ın skandallarla dolu sicili 44 şehit iddiası da yalan çıktı! İşte Özdağ'ın skandallarla dolu sicili

SETA Suriye Ortadoğu Araştırmalar Direktörü Ömer Özkızılcık, Aslında'daki "Nusayriler Alevi değildir, Aleviler Nusayri değildir." başlıklı yazısında iki ayrımı net bir şekilde ortaya koydu. İşte o yazı;

Suriye’deki Esed rejiminin devrilmesiyle Türkiye’de yeniden bazı tartışmalar canlandı. Aslında 2011-2013 döneminde yapılıp bitmiş olması gereken tartışmaların tekrar öne çıkması beni tedirgin ediyor. Bir ülke olarak 13 senedir Suriye’ye dair bazı temel bilgileri neden öğrenemedik anlamıyorum.

"NE TARİHÎ NE DİNİ NE KÜLTÜREL NE DE DEMOGRAFİK OLARAK BİRBİRLERİYLE İLİNTİLİ VE İLGİLİ DEĞİLLER"

"Gelelim konumuza; Suriye’deki Nusayrilerle Türkiye’deki Aleviler ne tarihî ne dini ne kültürel ne de demografik olarak birbirleriyle ilintili ve ilgili değillerdir.

Kolay olsun diye şöyle ifade edeyim: Hacı Bektaş-ı Veli hazretlerinin kim olduğunu bilmeyen bir dinî lider, Alevi dedesi olabilir mi? Ya da Ebu Şuayip Muhammed İbn Nusayr el Numayri’yi bilmeyen birisi Nusayri olabilir mi?

Nusayrilik dokuzuncu yüzyılda ortaya çıkmış bir dinî mezheptir. Kurucusu Ebu Şuayip Muhammed İbn Nusayr el Numayri’dir. İbn Nusayri, Şii mezhebinin On İki İmam kolundan çıkmış birisidir. Nusayrilik daha sonra Ebu Abdullah El Hüseyin İbn Hamdan El Jonbalanı El Kasibi tarafından düzenli bir doktrin hâline getirilmiştir ve Şii Hamdanilerin devleti döneminde Halep’te yayılmıştır. Akabinde ilerleyen yıllarda Lazkiye-Tartus hattına ve Hama-Humus hattına doğru genişlemiştir. Nusayrilik, El Kasibi’nin torunu Ebu Said Meymun El Tabarani’nin çalışmaları sonucunda son hâlini almıştır ve Suriye’nin sahil bölgesinde yerleşmiştir.

EBU CAFER MUHAMMED İBN OSMAN TARAFINDAN DİN DIŞI SAYILMIŞTI

Klasik Şii kaynaklarda Nusayriler, gulat-ı Şia olarak tasnif edilir. Yani Şiiler tarafından aşırıya gitmiş bir fırka olarak görülürler. Hatta Şiilerin On İkinci İmam’ın ikinci vekili olarak gördükleri Ebu Cafer Muhammed İbn Osman tarafından din dışı sayılmıştır.

Ancak baba Esed döneminde İran ile Suriye arasındaki yakınlaşmayla 1973’te Şii kaynaklarında Nusayriler, siyasi saiklerle gulat-i Şia olarak tasnif edilmemeye başlanmıştır.

ŞARAP İÇERLER CEM NEDİR BİLMEZLER

Türkiye’deki Alevilerin ibadetlerinde cem, merkezî bir rol alırken Nusayriler cemin ne olduğunu dahi bilmezler. Dinî ritüellerinde şarabı bir ibadet biçimi olarak içerler. Şarabın batini anlamda Hz. Hüseyin’in kanını temsil ettiğine inanırlar. Kadınların dinî metinleri okuması veya toplu ibadetlere katılmaları yasaktır. Nusayriliğin ana dinî kaynakları kamuoyuna kapalıdır. Nusayrilikten ayrılan eski dinî liderlerin ifşa ettikleri kitaplar sayesinde Nusayriliğin dinî inanç temelleri bilinmektedir.

HRİSTİYANLIĞA BENZEYEN TESLİS İNANÇLARI VAR

İtikadi anlamda Nusayrilikte Hristiyanlığa da benzeyen bir teslis inancı bulunmaktadır. Hristiyanlıktaki baba, oğul ve kutsal ruh üçlemesine benzer bir şekilde Allah’ın dünyaya üçleme olarak mana, isim ve kapı şeklinde birçok kez tecessüm ettiğine inanılır. Bu inanca göre Allah’ın dünyadaki son tecessümünün mana bulmuş hâli Hz. Ali’dir; ismi Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir, kapısı ise Hz. Selman-i Farisi’dir. Osmanlı döneminde İkinci Abdulhamid Han’a kadar Nusayriler Müslüman olarak sayılmamış ve orduya alınmamıştır.

Demografik anlamda Türkiye’deki Aleviler genellikle Türkmen göçebe gruplarınca oluşturulmaktadır fakat tek bir etnik veya demografik grupla sınırlı değillerdir. Suriye’deki Nusayriler ise belirli bir dağlık bölgede yaşayan belirli bir grup demografidendir. Türkiye’deki Alevilerle demografik anlamda bir temasları olmamıştır.

PEKİ NEDEN KARIŞTIRILIYORLAR?

1920’li yıllarda Suriye’deki Nusayriler Fransız mandası döneminde ‘Nusayri’ tabiri yerine ‘Alavi’ tabirini benimsemişlerdir. Böylelikle Türkiye’deki ‘Aleviler’le karıştırmalar başlamıştır.

 

Kaynak: HABER7.COM

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER