Kültür

YK Enerji bünyesinde çalışan 30 köylü kadın, 5 bin yıllık tarihi gün yüzüne çıkarıyor

Yk enerji bünyesinde uzun yıllardır sürdürülen kazılarda geçmişi binlerce yıla dayanan çok sayıda tarihi eser gün yüzüne çıkarılıyor.

YK Enerji bünyesinde çalışan 30 köylü kadın, 5 bin yıllık tarihi gün yüzüne çıkarıyor
03-08-2022 11:38

Maden sahalarında kömür çıkarmadan önce yapılan arkeolojik kazıların gizli kahramanları Milaslı köylü kadınları. 30 köylü kadın ellerinde kazma, kürek ve fırçalarla Milas’ın tarihine ışık tutuyor.


Kazı çalışmaları Muğla İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Milas Müze Müdürlüğü ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Arkeoloji Bölümü danışmanlığı ile yürütülüyor. Yöre halkı için de yeni bir istihdam alanı açan çalışmalarda kültür varlıkları, bilimsel belgeleme ve restorasyon faaliyetlerinin ardından aslına uygun biçimde Milas Ören Arkeopark Alanı’na taşınıyor.


Arkeolog Hasan Emre Günday, kazılarda çıkan kültür varlıklarının korunduğunun altını çizerek, “Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde YK Enerji maden sahalarında yürütülen arkeolojik kazılarda şimdiye kadar ortaya çıkarılan Erken Tunç, Geç Geometrik, Arkaik, Klasik, Helenistik, Erken Roma, Doğu Roma dönemlerine ait farklı tiplerde 75 adet mezar, dört adet zeytinyağı işliği ve iki adet konut tabanı arkeologlar tarafından kazı alanlarında bulundukları şekliyle, Milas Ören Arkeopark açık hava müzesine kurulumları yapıldı” dedi.


Kazı çalışmalarına kadın eli değdi


Kazı çalışmaları, bölge halkı için istihdam olanağı sağlarken kazı çalışmalarında yoğunlukla civar köylerde yaşayan kadınlar tercih ediliyor. Kadınların tercih edilme nedenleri arasında da özenli ve incelikli iş yapma yöntemleri geliyor. Şu anda YK Enerji bünyesinde kazı çalışmalarında görev alan 32 kadın istihdam ediliyor.


İkizköy sınırlarında devam eden arkeolojik kazı çalışmalarında kazı işçisi olarak görev alan Duygu Ölmez, evlerinin hemen yanı başında, 12 ay kesintisiz olarak çalışma imkanı bulduklarını belirtirken, kazılarda kullandıkları aletleri günlük hayatlarında da kullandıkları için yabancılık çekmediklerini söylüyor.


Ölmez, tarihin gün yüzüne kendi elleriyle çıkıyor olmasından duyduğu mutluluğu, “Düşünsenize kazmanız bir cisme değiyor, ne olduğunu başlangıçta bilmiyorsunuz. Arkeologların araştırmaları sonunda ortaya çıkan tarihte artık bizim de elimizin izi var ve her gün bu topraklarda binlerce yıl önce yaşayan insanlarla ortak yanlarımız ve zamanla değişen yönlerimize tanıklık ediyoruz. Evde oturuyor olsaydık, çalışma ve iş imkanımız olmasaydı, ne bunca bilgiye ulaşabilirdik ne de çocuklarımızı okutacak, doyuracak olanağımız olurdu” cümleleriyle anlattı.


Çakıralan köyünde yaşayan Sibel Çatak ise daha önce Belentepe ve Hüsamlar’da yapılan kazı çalışmalarında görev aldıktan sonra İkizköy’deki ekibe katıldığını belirterek, “2015’ten bu yana kazma, kürek ve fırçalarımla geçmişi gün yüzüne çıkartırken kendi geleceğim olan çocuklarımın ihtiyaçlarını da bu sayede karşılıyorum. İki çocuk okutuyorum üstelik evde benden başka çalışan yok. Buradan kazandığımla 23 yıllık evliliğimin son iki yılında ilk kez kendi evimde yaşama şansı buldum. Çocuklarım eve geldiğimde “bugün neler yaptın anne?” diye sorarken merakla bir iskelet, bir takı olsun geçmiş yaşama dair bir iz bulup bulmadığımızı öğrenmek istiyor. Ne olduğunu öncesinde bilmediğimiz bir şey, kazmanın ucuna takıldığında önce arkadaşlarımızla göz teması kuruyoruz. Ardından hepimiz heyecanlanıyor, “acaba bu defa neyi gün yüzüyle buluşturuyoruz?” diye gururlanıyoruz. Özellikle Belentepe’de birçok takı, mutfak eşyası ile günlük yaşama ait izlere ulaşmıştık. Burada ağırlıklı olarak yerleşik yaşam izlerini görüyoruz. Arkeologların dediklerine göre, günümüzden 5000 yıl öncesine dayanıyormuş. 5 Bin yıl öncesinde bir kadın saçını ne ile toplar, mutfakta nasıl, hangi aletle iş görür, onları keşfediyoruz. Arkeologlarımız da bulunan tarihi eserleri bize ayrıntılı olarak anlatıyor. Örneğin zeytinyağını nasıl ürettiklerini öğrendik, çünkü çeşitli işlikler bulduk. O zamanın olanakları ile taştan yapılan işleri, evlerimizde oturduğumuz yerden hayal bile edemezdik. Taşı ezme aleti diye kullanmaları belki aklımıza gelir ama taştan bir mezar yatağı üstelik ayakları bir aslanın ayağına birebir benzer şekilde oyulmuş, işlenmiş olmasını aklımızda canlandırmak zor olur bizler için” dedi.


Tarihi mezarların, mimari yapıların ve bölgenin arkeolojik mirasını yansıtan ünik örneklerin yer aldığı Milas Ören Arkeopark Alanı, bünyesinde barındırdığı eserlerle birlikte tarihin tam 7 ayrı dönemine ve 4 bin 500 yıllık bir zaman diliminde yolculuğa çıkarmayahazırlanıyor. Taşıma işlemleri tamamlanınca Arkeopark Alanı’nda, etnografik ev şeklinde düzenlenecek olan karşılama merkezi, güvenlik üniteleri ve zeytinyağı atölyesi canlandırma alanı bulunacak.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER