“Ne şart ve durum olursa olsun asla burayı terk etmeyeceksiniz.
Bizlerin cesetlerinin yaban kuşlar(akbabalar) tarafından parçalandığını görseniz bile yerinizi bırakmayacaksınız.” demişti efendimiz Hz. Muhammed (sav) Okçular tepesine konuşlanmış sahabeye.
Çok açık bir talimat ile Efendimiz (s.a.v.) sahabeleri uyarmış, bir yönü ile savaşın neticesinin o tepenin korunmasından geçtiğini onlara beyan etmişti.
Bir müddet sonra savaş başlamış ve işin bidayetinde Müslümanlar, Mekke ordusunu darmadağın etmişlerdi.
Mekkeliler neleri varsa hepsini o meydana bırakıp kaçmaya başlamış, Müslümanlar da onların arkasından geriye bıraktıkları ganimetleri toplama işine girişmişlerdi.
İşte tam o esnada, Ayneyn tepesinden savaş meydanındaki bu gelişmeleri seyreden okçu sahâbîlerden bazıları: “Bu iş tamam, savaş bizim lehimize bitti!” diyerek,
Hz. Peygamber’in talimatını unutarak meydana inip, ganimet toplamaya karar vermişlerdi.
Abdullah b. Cübeyr, askerlerin bazılarında bu kararı görünce onları uyarmış, ama çok fazla etkili olamamıştı.
Orada bulunan elli okçudan, kırk tanesi tepeden aşağıya inmiş, ganimetleri toplamaya başlamışlardı.
Mekkeliler toparlanıyor, onlar da geri dönerek saldırıya geçiyor, böylelikle İslam askerleri iki ateş arasında kalarak ciddi sıkıntılar çekiyorlardı.
Netice de içlerinde Hz. Hamza, Hz. Mus’ab, Abdullah b. Cahş, Sa’d b. Rebî ve nice Sahâbe’nin büyüklerinden yetmiş kişi şehit oluyor, başta Efendimiz (sas) olmak üzere yaralanmayan kalmıyordu.
Böylelikle Uhud savaşı, okçuların yerlerini terk etmeleri sonucunda ağır bir bedel ödenerek nihayete eriyordu.
Yanlış yaparsan, yoldan şaşarsan, nefsine uyarsan bedel ödersin.
Kazandım dediğini kaybedersin.
Siyasal İslam’ın öncüsü ve sözcüsü olarak gördüğüm ve bu yüzden destek verdiğim AK Parti’nin içinden geçtiği süreci Okçular tepesini terk eden sahabelerin kazanılmış zaferi yenilgiye çeviren nefsi hareketleri ile duygularına yenildiği döneme benzetiyorum.
Yola çıkarken molla mücahit dediklerimiz ve arkasından gittiğimiz
bazı insanların molla müteahhit olduğunu görsem bile ilkeleri için destek verdiğim ve varım dediğim davamdan vaz geçmeye niyetim yok.
İlayı Kelimetullah yolunda Kızılelma ülküsüne kavuşana kadar Okçular tepesini terk etmeye de niyetim yok.
Dönen dönsün, giden gitsin…
Ganimet avcısı değilim ben.
Davamı şahısların hatalarına bakarak, şahsıma yapılan haksızlıklara kızarak terk etmem.
Etmeyeceğim.
Ülküm, hedefim ve davamdaki görevim belli benim.
Kendimi okçular tepesine yerleştirilmiş bir asker gibi görüyorum.
Nefsi davranıp yerimi terk etmeyeceğim.
Türkiye’nin arkasından dolaşanlara ve davamızı terketmemizi bekleyip ülkemizi bölmek ve yıkmak isteyenlere bu fırsatı vermeyeceğim.
AK Parti’de siyaset yapan ve seçimleri fırsat görerek ayrılmak için aday adayı olanları okçular tepesini terk edenlere benzetiyorum.
Kusura bakmasınlar.
Layık olmadıkları yerde layık olmadıkları görevleri yaptılar.
Ait olmadıkları yerden ayrılmaları için liste dışında kalıp, seçimlerde çalışmayıp, çıkacak sonuçlarda AK Parti’yi cezalandırdıklarını söyleyecekler.
Okçular tepesini terk edip ganimet toplamak için savaş meydanına inen, verilen emri unutan ve nefsine yenilen askerler gibiler benim gözümde.
Verilen onca emek ve mücadele sonrası ülkemizin elde ettiği kazanımları bir yana bıraktım, elini ovuşturup batmamızı bekleyen ve Türkiye’yi attığı cesur adımlarından vazgeçirecek irade sandık sonuçları ille şekillenecek.
Uhud savaşı yenilgisinin yaraları zor sarıldı.
Rakip kazanmadı.
Kazanan taraf görevini terk etti, nefsine yenildi kaybetti.
Rakibe fırsat doğdu, kazandı.
14 Mayıs 2023 seçimlerini çok önemsiyorum ben.
Okçular tepesinde görevinin başında bekleyenler olduğunu da biliyorum.
Tepeyi çok terkedenler oldu, onuda görüyorum.
Ve ben hala okçular tepesinde duran, davasına inanan ve Kızıl Elma Ülküsü için çabalayanları destekliyorum.
Benim kararım seçimlik değil. nesilliktir.
Bunu böyle bilin istiyorum.
Kalın Sağlıcakla…
Arif Kurt
Gaziantep / 20 Mart 2023