USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Yamalı Bohça: SGK’nın Çaresiz Dramı

Yamalı Bohça: SGK’nın Çaresiz Dramı
28-01-2025
Bazı şeyler var ki konuşmaya başladığınızda bitiremiyorsunuz; çünkü her köşesinden yeni bir sorun çıkıyor. İşte bizim Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tam olarak böyle: Yamaları o kadar çok ki hangi dikişi tutsanız bir yerinden patlıyor. Şimdi gelin, biraz bu bohçanın içine bakalım. Hem biraz sinirlenelim hem de bu karmaşanın içinde gülecek bir şeyler arayalım.
Bir yanda emeklilerimiz... Otuz yıl çalış, didin, çoluğuna çocuğuna harcamaktan çok SGK’ya prim öde, sonra emekli olunca “Ben nasıl geçineceğim?” diye kara kara düşün. Üstelik memur emeklileri, “Acaba seyyanen zam rüyasını görebilecek miyiz?” diye her sabah umutla uyanıyor. Hakikaten şu seyyanen zam ne kadar büyülü bir şeymiş! Bir türlü hayata geçmiyor ama adı hep ağızlarda. Sanki SGK bir dizi, bu da sezon finali gibi.
Sonra anneler... Doğum yapmış, çocuğunu büyütmüş ama SGK öncesi yıllarını borçlanamıyor. Kadınlar, “Anne olmak suç mu?” diye soruyor. SGK susuyor. Çünkü annelerin sorunları bizim sistemin radarına pek girmiyor. Yine de doğum borçlanmasıyla çocuklarını büyütmekle yetinen annelerimizin hakkını vermek yerine bir “nasip, kısmet” diyoruz. Ama anneler umut etmeye devam ediyor; çünkü Türk kadınları güçlüdür!
Bağ-Kur desen ayrı bir çile. 7200 prim günüyle emeklilik, insanlara sadece bir hesap makinesiyle kafa karışıklığı yaratıyor. İnsanlar diyor ki: “Biz bunu neden çarpıyoruz, bölüyoruz? Hayat zaten bizi yeterince bölmüyor mu?” Ve işin komik tarafı, bir çözüm bulmak yerine bu çileyi “gelenek” olarak koruyoruz. SGK da bir nevi kültürel miras gibi galiba...
Tabii bir de 1999 öncesi emeklilik meselesi var. Düşünün, bir yasa geliyor, insanlar “Oh be, bir düzenleme” diyor, sonra bir bakıyorlar ki 5000 prim günü ve kısmi emeklilikteki yaş kartı düzenlenmeyerek daha çok mağdur edilmişler. Bu artık sadece bir düzenleme değil; resmen bir kara mizah eseri!
Ülkede işverenler ara eleman yokluğundan şikayetçi. Bir yandan da staj ve çıraklık mağdurları hak arıyor. Bu insanlara hakları iade edilirse meslek liselerine olan talebin artacağı ve emeklilik sistemine katkı sağlanacağı açıkça ortada. Ancak bu çözüm, görmezden geliniyor.
99 sonrası işe girenler ise uğradıkları haksız yaş düzenlemesi nedeniyle sosyal devlete olan güvenlerini kaybetmiş durumda.
Ama bitmedi! Sivil okul borçlanmasındaki adaletsizlik... Özellikle 2000-2001-2002 dönemi astsubaylar için bu konu, SGK tarihinin kara lekesi gibi. “Bu insanlar size ne yaptı?” diye sormadan edemiyoruz. Borçlanma diyorsanız, bari herkese eşit verin. Yoksa bu durum, sadece birilerini cezalandırmak gibi görünmeye başlıyor.
Ve işte SGK yamalı bohçasının hikayesi burada bitmiyor. Çünkü bu sistem, sürekli yamalanarak yürütülmeye çalışılıyor. Ama bir yerden sonra, bohçayı taşıyan ip bile isyan ediyor: “Artık beni bırakın, yeter!”
Şimdi sizinle bir hayal kuralım: Sosyal devlet diye bir şey var. Vatandaşını gözetiyor, onun mağdur olmasına izin vermiyor. İnsanlar güvencede yaşıyor. Emekliler maaşlarını alıp keyifle çay içiyor. Gençler geleceğe umutla bakıyor. İşte bu hayal, bizim ülkemizde uzak bir ütopya gibi duruyor. Ama neden? Çünkü ortak akıl yerine bireysel çıkarlar konuşuyor. Çünkü çözüm üretmek yerine günü kurtarma politikası yapılıyor.
Yamalı bohçaya dönen bu sistemi düzeltmek mümkün. Tek SGK sistemine geçiş, tek çözümdür. Artık 4A, 4B, 4C diye sınıflandırılmaktan; çalışma hayatı içinde farklı yasalara tabi olmaktan yoruldu emekçiler. Ama bunun için önce halkı görmek, anlamak, dinlemek lazım. Empati yapmak lazım. Yoksa bu düzensiz düzen bir gün gelir, sizi de yamalar. O yüzden, ey yetkililer! Bu çağrıyı duyan varsa, lütfen artık harekete geçin.
Son söz: SGK yamalı bohça olmaktan çıkacak mı, bilmiyorum. Ama halkın sabrı da bir gün taşarsa, o yamaları kimse toparlayamaz. Şimdi çözüm üretme zamanı! Yoksa tarih, sizi sadece yamalarıyla hatırlayacak.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR